Aydan Yıldırım'ın Kaleminden Sokağın Kıyısında Yaşamak
Kimse durup dururken kaldırıma uzanmaz. Her evsizin ardında bir yıkım, her sessizliğin içinde bir haykırış vardır. Bir lokma ekmek değil, bir parça güven arıyorlar... Şehrin kalbinde yatanlar, hayatın en sessiz çığlığıdır.
Bir şehrin kalabalığında, kaldırımların kıyısında bir beden görürsünüz bazen. Bir kartonun üzerine uzanmış, ceketini yorgan yapmış, başını duvara yaslamış biri. İnsanlar yanından geçer, kimisi hızla gözlerini kaçırır, kimisi burnunu kıvırır, kimisi ise düşünmeden “alkolik” ya da “tinerci” damgasını yapıştırır.
Ama kimse şunu sormaz: O insan neden orada?
Bazıları gerçekten madde bağımlısıdır, evet. Ama bu, onları insanlıktan çıkarmaz. Bazıları yalnızdır, kimsesizdir. Bazıları da sadece fakirdir, işsizdir, çaresizdir. Hepsinin hikayesi farklıdır ama ortak bir noktaları vardır: Görünmek istiyorlar.
Bir şehrin en tenha yerinde değil de, ana caddesinde uyuyan bir insan, yalnızca orayı bulduğu için değil, orada farkedilmek istediği için yatar. Belki bir yardım eli uzanır diye... Belki bir çorba, bir battaniye, bir umut…
Çoğu insan şöyle diyor: “Gitsin çalışsın.”
İyi de… Nereye gitsin?
Sabah uyanacağı bir evi olmayan insan nasıl iş görüşmesine gitsin?
Yıkanacak bir banyosu, düzgün bir kıyafeti, cebinde otobüs parası olmayan biri nasıl iş bulsun?
Hadi iş buldu, maaşını bir ay sonra alacak. Bu süre zarfında ne yiyecek, nerede kalacak?
Bu insanlar tembel değil, çaresiz. Çoğu sistemin dışına itilmiş. Kimisi bir iflasla, kimisi boşanmayla, kimisi sadece kötü bir tesadüf zinciriyle sokakta.
Biz onları görmezden geldikçe, yok olmuyorlar. Sadece biraz daha kırılıyorlar.
Sokakta yaşamak bir tercih değil, bir mecburiyettir.
Ve bir gün, hepimizin başına gelebilecek kadar yakındır.
Empati kurmak zor değil. Yanından geçerken bir selam, bir gülümseme… belki bir sandviç, bir çay. Küçücük bir iyilik, bir insanın gününü –belki de hayatını– değiştirebilir.
Çünkü sokakta yaşayan her insan, önce bir insandır.