Aydan Yıldırım'ın Kaleminden , Gazetecinin Kalemi Satılık Değildir
Reklam değil, haber peşindeyim. Görevim halkın sesi olmak… Kimsenin adamı değilim. Gücünü kaleminden alan bir gazeteciyim.
Ben reklam şirketi değilim.
İşim haber. Ben bir gazeteciyim.
Reklam ajanslarında çalışmış kişilere “geçmişin hatırına” para akıtanlar, her istediği haberi yaptırtanlar olabilir. Ama ben halkın sesi olmayı seçtim. Göz boyayanların değil, gerçeği haykıranların tarafındayım.
Ben iyiyi de yazarım, kötüyü de. Çünkü gazetecilik bir denge oyunu değil, bir vicdan meselesidir.
Halk ne yaşıyorsa onu aktarmakla yükümlüyüm.
Yani duyamadığınız çığlığın sesiyim.
Sustukça büyüyen sessizliğin yankısıyım.
Bugün kıymetimiz bilinmiyor, kaale alınmıyoruz.
Ama ne hikmetse bazıları gazetecilikten zengin çıkıyor.
Şimdi kendimize soralım:
Bir gazeteci birden nasıl zengin olur?
Ya sustuğu, yazmadığı için para alıyordur…
Ya da haberi reklama çevirip, “haber yaparız” deyip fatura kesiyordur.
Ve bir de var, “ne şiş yansın ne kebap” diyenler…
Kimseyle ters düşmemek için gazeteciliği sevgi pıtırcığına çevirenler.
Onlar yolunu çoktan seçti.
Her dönem güçlü olanın yanında, arkasını sıvazlayanla ilerliyorlar.
Ama gerçek gazetecilik;
Bu yolları değil, dikenleri seçmektir.
Kimin arkasında olduğun değil, nerede durduğun önemlidir.
Ben zorlukla yazıyorum.
Kalemimi eğmeden, haberimi satmadan.
Ve biliyorum ki tarihin hiçbir döneminde gerçek bir gazeteci rahat içinde yaşamadı.
Lüks bir hayat sürmedi.
Çünkü bedeli olmayan bir kalem, satılık değildir.
Selam olsun;
Kalemini satmayanlara,
Haberini eğip bükmeyenlere,
Sustukça çığlığa dönüşen seslere kulak verenlere…
Hakkıyla, onuruyla, vicdanıyla gazetecilik yapanlara..